Kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz
   
 
  KÖŞE YAZARI
KÖŞE YAZARIMIZ

NAM-I DİYAR MOTOSİKLETÇİLERİN HULK ABİSİ
ALP ARSLAN APAK 

 
 Motosiklet bana ne verdi?

Her insanın standart hayallerle hayata başladığı ve geliştikçe monotonlaşan bir yaşam biçimi, bende de zamanla sıkıntı oluşturmaya başlamıştı. Çevremde bana yönelik ve ne hikmetse hep benim iyiliğim için olduğu iddia edilen yakıştırmalarla, sıkıştırmalarla yıllarımı savurdum durdum.

Ne zamana kadar, emeklilik hayatımın ilk zamanlarına kadar… Yaşamanın sadece iyi bir iş, güzel bir maaş ve sahip olunması gereken bir ev ve araba gibi sıradan değerlerin birikimiyle yeterli olmadığını anlayana kadar…

         İşte bu noktada hayatıma girdi motosiklet… Sadece kendim için yapmak istediğim, hiç kimselere zarar vermeden, yük olmadan sadece kendim için bir şeyler yapmak uğruna… Sosyal çevremde motosiklet kullanan hiçbir arkadaşım olmadığından kendi çabalarımla, dergi ve internet sitelerinden edindiğim bilgiler doğrultusunda adımlar atarak girdim bu sevdanın yoluna…

         Doğru zannettiğim yanlışlara sarılırken, zaman içinde bilginin ve eğitimin tecrübeden önce geldiğini gördüm. Öyle bir dünyaya adım atmışım ki, içinde dolaştıkça, ne kadar geniş ve derin bir konu olduğunu anladım. Bu işin o kadar basit olmadığını aslında, motosikletin bir araç değil bir kültür olduğunu keşfetmeye başladım.

         Keşke diye içimden geçirdim, keşke birileri olsaymış hayatımda, bir ağabey, bir baba, bir arkadaş motosikletle ilgilenen… Ama yoktu, çünkü sabit fikirlerin donuk saplantıları bu işin bir tehlike ve serserilik modunda yürüdüğü kanaatindeydi… Madem öyleydi, ben de tehlikeli bir olayın serserisi olmalıydım…

         Bu fikir içimi rahatlattı, kendimi tanımam, sıradan kişilerden farklı biri olmam bana güven veriyordu. Danışacağım kimseler olmadığı için motosiklet galerilerini dolaşıp, gözüme hoş gelen modellerin üzerinde poz poz fotolarımı çekip, hangisinde daha uyumlu duruyorum gibi ölçülerle kendi motorumu aramaya başladım…

         Bütün bu aşamaları geçerken, A2 ehliyetimi de almıştım. Okuduğum kitaplar, katıldığım buluşmalar ve motosiklet fuarları beni kısa zamanda daha doğru seçeneklere yöneltti. Emeklilik hayatıma bir renk ve heyecan gelmişti.

         Kısa süre içinde taksitle aldığım motorum, benim tek uğraşım haline geldi, sanki bir çiçek gibi her gün sulanması gereken, bir akvaryum balığı gibi düzenli bakım isteyen, bir ressamın tuvali gibi renklerle süslenmesi gereken bir güzellikti.

         Üzerine binip gezmekten başka, bahçeye park ettikten sonra bile onunla çok hoş zaman geçirebiliyordum. İlla beni bir yerlere taşıması gerekmiyordu. Yollara çıkıp dolaştığımızda, diğer dört teker araçlar gibi içini patlatan sıkıntılara sebep olmuyordu. Diğer araçlar durup beklerken sen bir şekilde yoluna devam ediyordun. İşte bu farklılıkları beni daha bir tutkunu yaptı motosikletin.

         Geçen zaman içinde festivallere, toplantılara katılarak, kendi motosiklet çevremi geliştirdim. Acemiliğin o tatlı heyecanı, motosikletle ilgili her konuya merakla ve sevdayla balıklama atlamama sebep oluyordu. Bu iş için çok geç kalmamış bile olsam benden çok daha genç dostlarımın arasında yaşıma hürmeten keyifli bir yer edinmiştim. Emekli bir basın mensubu olmam, geride bıraktığım bu mesleği, motosiklet sayesinde yeniden canlandırıp, gezip dolaştığım yerleri, insanları, olayları kendi yorumumla ve fotoğraflamamla çevremle paylaşma ihtiyacını doğurdu.

         Önceleri kısa kısa yaptığım şehir gezilerimi motosiklet sitelerinde büyük bir zevkle anlatırken, zaman içinde bazı motosiklet dergilerinde de yer almaya başlaması beni çok keyifli gaza getirdi. Artık sadece kendim için değil, beni izleyen, yazılarımı fotoğraflarımı eleştiren birçok arkadaşım için gezmeye başladım. Şehir dışına ve çok uzaklara giden rotalar çizdim, hayatı motosiklet selemin üzerinde çok daha iyi anlıyordum.

         Gecikmiş bir sevdanın ateşiyle yollarda olmak, gittiğim yerlerde sadece sanal ortamda selamlaştığım motorcu arkadaşlarımla gerçek anlamda kucaklaşmak müthiş bir şeydi.

         Mütevazı emeklilik hayatım; bir tsunami dalgası gibi kendini aşmış, keyiften kabara kabara yollarda özgürlüğünü tadıyordu. Bütün bunları doyasıya yaşarken, asla şımarmadan, asla ölçülerimi kaçırmadan, sınırlarımı aşmadan motosikletimin gazına sarılıyordum. Bir küçük aracın, basit bir hayata bu kadar büyük katkıları olacağını hiç tahmin edemezdim. Bir insanın böyle bir hobi içinde bu kadar saygı göreceğini hiç düşünemezdim. Çok fazla dostum oldu çok kısa zamanda, onlara karşı bir sorumluluğum var, örnek olmak, onlarla olmak ve yolum düştüğünde beraber motosikletlerimizle turlamak…

         Bugün Türkiye’min neresine gaz açıp yolumu düşürsem bir motosiklet sevdalısı arkadaşımı göreceğimi biliyorum, onunla karşılıklı güvene dayalı çok güzel şeyler paylaşacağımdan eminim… Bu güzelliği ve yaşam tarzını başka hiçbir araç veremezdi. Motosiklet bana yeni bir hayat, yeni dostlar ve yaşama sevinci verdi. Ben de ona saygımı ve sevgimi verdim. İnsan ve makinenin bir bütün olması… Bunu becerebiliyorsak ne mutlu bize…  

 

Alpaslan APAK

Motosikletimizi sevmek
 
 Motosikletlerimizi daima; hoş bir arkadaştan bahseder gibi anlatırız çevremize... Onun; nikelaj, metal ve kablolardan oluşan bir makine değil, candan, vefalı ve kalender bir dostumuz olduğunu kabul etmişizdir pek çoğumuz... O kadar fazla motosikletle içiçe yaşayan dostlarım var ki; önceliğini aile fertlerinin bile üstüne çıkarmış..   Üstüne binip gazı açıp cayır cayır lastik ve egzoz sesleriyle değil, hayatı tadında yaşayan ve bu tadı 2 teker dengeleyenlere seslenmek istiyorum. Değişik sitelerde memnuniyetler kadar şikayetler de gözümüze çarpıyor. Klasik bir yaklaşım olan Japon malı, Çin malı atışmaları her zaman gündemdedir. Aynı markanın şikayet dolu satırlarının yanında, memnuniyetlerini ifade eden çok sayıda kullanıcı da var. Peki neden bu çelişki? Şikayet edenler bu işin erbabı da, memnun olanlar çok mu cahil? Ya da tam tersi...   Her sabah aynanın karşısında saçını tarayan, makyaj yapan bayanların yanında, giydiği gömleğin ütüsüne, taktığı kravatın desenine dikkat edip saçına sakalına bir şekil veren beyler gibi kendini daha bakımlı ve hoş ifade etme gayretinde bir çok insan var sokaklarda. Bunları yaparken; üzerimize kuşandığımız giysilerin ne kadar bakımlı ve uyumlu olduğuna dikkat ediyoruz. Çünkü gün boyu; bizi ifade edecek ve üzerimizde bizimle dolaşacak. Yani o giyim kuşamla bir bütünüz... Peki üstüne binip hayatımızı onun teknik özelliklerine emanet ettiğimiz motosikletlerimiz için ne kadar titizlik gösteriyoruz... O da bizim bir parçamız değil mi?   Klasik motor kullanıcısı mantığıyla; sadece bir yıldız tornavidanın çözümleyeceği kadar basit işleri servis zamanına saklayan, nasılsa garanti kapsamında düşüncesiyle bakım anına kadar en ufak bir şeye bile elini sürmeyen arkadaşlarımız var... Bu mudur motosiklet sevgisi, bu mudur bilinçli sürücü...   Bizzat katıldığım sürücü eğitim programında ilk yarım gün; motosikletin genel kontrollerinin nasıl yapılacağı, eksik veya müdahale gerektiren taraflara, kendi çapımızda nasıl işlem yapacağımız öğretildi. Yola çıkmadan, üstüne binmeden önce motorun etrafını bir dini görev gibi tavaf etmemiz gösterildi. Her zaman pırıl pırıl ve bakımlı bir motosiklete neden sahip olmamız gerektiği anlatıldı. Temiz ve bakımlı bir motosiklet zaten eksik, gevşek veya aşınmış parçalarını kendi gösterir. Çamur ve toz içinde su yüzü görmemiş bir aletin ise neresinde neyin olduğunu anlamak için o pislikle saatlerce uğraşmanız gerekir.   Sevgi; bir çiçeği koklamak veya koparıp vazoda eve taşımak değildir. Yeri geldiğinde toprağını değiştirip, suyunu vermek ve kurumuş yapraklarını ayıklamaktır. Motosikletimizin bir çiçekten farkı nedir? Zevklerimizi dostlarla veya tek başına paylaştığımız bir araç değil mi sadece? Hele bir de bu alete canımızı emanet ediyorsak... Üstüne binip gezecek kadar seviyorsak, belli zamanlarda altına da yatarak, belki yağ ve toz içinde kalmayı da göze almalıyız. Motosiklet sevgisi böyle olmalı... Bir anlık üşenme veya ihmal, bir ömürlük üzüntülere sebep olmasın, zaten bu sevdayı yüreğinde hissetmeyen motorunu da bu ilgiden mahrum bırakıyordur.   Düzenli olarak servis ve genel bakımlarını hiç aksatmasam bile yine motorumun her zaman rutin kontrollerini yaparım. Bu iş bana zahmet değil, keyif vermeye başladı. Yollarda giderken beğeni dolu bakışları üzerinde toplamak, durduğum yerlerde motosikletimin çevresine toplanan hayran kitlesi ve en önemlisi; düzenli gittiğim yetkili servisimin “abi, sen buralara kadar mı bu motoru silip temizliyorsun” demesi bana gurur veriyor. Niye bütün motorcu arkadaşlarım aynı gururu paylaşmasın... Motosiklet sevdası başka sevdalara benzemez, birbirinize darılamazsınız, arkanızı dönüp gidemezsiniz, her zaman birbiriniz için varsınız. O halde karşılıklı sevgi için, onu hoş tutalım, sevelim, unutmayın biz tutmasak ayakta duracak hali yok motosikletimizin, her zaman destek olun, bakımını zamanı geldiğinde yaptırın o ana kadar da eliniz, gözünüz üstünde olsun, keyifli sürüşler, kazasız yolculuklar...

Alpaslan APAK

Dünyanın döndüğü yer...

Binlerce yıl öncesinden kalan efsanelerin her birinde; dünyanın düz bir tepsi gibi olduğu, Atlas denen mitolojik kahramanın sırtında taşıdığı veya öküzün boynuzlarında sallanan bir yer olduğu hayal edilirdi. Bütün bu mitolojik ve destansı yorumlar tekerleğin icadıyla, yerini daha gerçekçi yaklaşımlara bırakmaya başladı son yüzyılda...

Bunların arasında en sağlam bakış ise; motosikletin üstüne binince kendini gösteriyor... Dünya; üzerinde dolaşan binlerce motosiklet sevdalısının iki tekerinin üzerinde dönüyor aslında... Bizim küçük dünyamızın; kask küremizin altından başlayıp, tekerlerimizin dünyayla temas ettiği parmak izi kadar nokta arasında olduğunu hepimiz biliyoruz.

Bir çiçeğin kokusundan, bir böceğin vızıltısına kadar ne varsa dünya güzelliklerine ait, hepsini en son zerresine kadar özümseyen başka bir ulaşım aracı daha yok. Bu araçla bu kadar bütünleşen ve hiç bir din, dil, ırk, kültür farkı gözetmeden ayrımcılık yapmadan herkesi iki tekerleğin üzerinde toplayan, bir kaskın koruma küreselliğinde barındıran başka bir ulaşım aracı yok işte...

Aslında ulaşım aracı demek, bu minyatür dünya için çok az ve yetersiz bir tanım... Çok fazla binici için bu alet; bir yol arkadaşı, bir can yoldaşı, bir sevdalı, bir aile ve daha niceleri anlamına geliyor... Çünkü bedensel uzantılarımızın hepsiyle hakim olduğumuz başka bir alet yok, bizleri hayallerimizle buluşturan... Kafamıza taktığımız kaskla, ellerimizdeki eldivenle ve ayağımıza giydiğimiz botlarla, bizi tepeden tırnağa kuşatan bir kültür hareketidir motosiklet...

Yaş faktörü, eğitim faktörü gibi standartları ön şart olarak koşmadan, kendisine sevdalı herkesi aynı güzellikte kucaklayan bireysel bir hobi... Bizden istediği tek şey ise, kendisine hakkıyla davranabileceğimiz ve başkalarına risk oluşturmayacağımız kadar bir sürüş eğitimi... Kendini yollara çıkmaya hazır hisseden coşkulu yüreklerin motivasyonudur motosiklet sürüş eğitimi...

Geçen haftalarda NTV oto programında Milano Motosiklet fuarını gösterdi. Ve; benim de üniversite arkadaşım olan Celal Pir şu soruyu sordu kendi dahil, herkese; "Biz aptal mıyız, böyle ekonomik ve keyifli araçlar varken, şehirlerde; çok benzin yakan, park sorunu yaşayan otomobillerle hayatımızı karartıyoruz" dedi. Herkes motosiklet kullanmak zorunda değildir ama hayatında bir kere de olsa, arkaya binmek dahil, motosikletin üzerinde rüzgârı hissetmelidir...

Ben kendi adıma, kişisel çabalarım sonucu çok fazla ön yargılı insana bu sevdayı haklı çıkarttım, arkama bindirdim, yollarda dünyanın bu kadar güzel nasıl göründüğünü gösterdim. Kask bizim kendi dünyamız, motosiklet ise hepimizin dünyası... Unutmayın motor sevdalısı arkadaşlarım; artık dünya öküzün boynuzlarında değil, bizim iki tekerimizin üstünde dönüyor... Ve dünya döndükçe bizler yollarda olacağız... Kaskımızın altında kim olduğumuzun hiç bir önemi yok, sadece aynı sevdanın tutkunları olarak, bir korna veya bir selektörle yürekten selamlarımızı verip kendimizi rüzgârın rotasına salacağız...

Bir gün bir yerlerde yollarımızın kesişeceği dileğiyle yaşasın motosiklet kardeşliği....

Alpaslan APAK

Bir bilen olarak motosiklet tavsiyelerimiz…

 

Bu sevdanın ilk kıvılcımı, bujinin tırnaklarında çakması gibi, bir motosiklet vitrininin önünde ateşlendi yüreğimde… Hiç de resimlerde görüldüğü gibi olmadığını, yanına gidip ona dokununca ve metal, grenaj, nikelaj karışımı bir güzelliğin karşısında daha iyi anladım…

 

Ben, bu şeyle bütünleşmeliydim… O kararlılıkla daldım içeri… İşte hayatımızın doğru veya yanlış bir karar aşamasını, burada muhatap olduğumuz kişinin yaklaşımıyla belirliyoruz… O güne kadar resimlerine bakıp bir fikir almaya çalıştığım ve çevremdeki arkadaşlarımın hiç birinde bu sevdanın olmaması; beni kör topal bir durumda tutuyordu. Ne dersen inanacak, ne verirsen alacak bir hard disk gibiydim…

 

Motosiklete ilk yaklaşımım işte oradaki arkadaşın bana doğru noktadan açıklamalar yapmasıyla, doğru bir şekilde başladı… Nasıl bir motor istediğim, ne amaçla istediğim ve kaç paralık bir bütçeyle bu işe soyunduğumu sordu. Kaç yıldır kullandığımı, ehliyetimin olup olmadığını sordu…

 

Zaman zaman görüştüğüm ve hâlâ bilgilerine müracaat ettiğim bu arkadaşıma, motosiklet keyfimin başlamasındaki emeklerinden dolayı müteşekkirim…

 

Geçen zaman içinde doğru olduğuna inandığım ne varsa, kendi motorculuk yaşantıma yerleştirdim, hem teknik, hem sosyal hem de kurallar doğrultusunda… Bu doğruları da adım adım ilerlediğim motosiklet kulvarında tüm dostlarıma aktarmaya başladım…

 

Bu işe o kadar gönül verdim ki; kısa bir zaman sonra bu galerici arkadaşım yeni bir yer açarken beni çağırdı yanına… Sadece gelenle gidenle motosiklet muhabbeti yapmam için… Tabi bu güzel yaklaşım, benim için çok hoş bir fırsattı. Hem teknik, hem de çevre olarak çok geniş bir alanda sivrilmeme olanak tanıdı…

 

İşte bu heyecanın içinde; montajından, bakımına, satışından reklamına kadar, inandığım ve doğruluğundan emin olduğum bir akımı meraklılarına doğru şekilde anlattım. Bunda da başarılı olduğumu zannediyorum. İnsanları motor sahibi yapmak için değil, motorcu yapmak için çaba sarf ettim. Hayatında ilk defa motorun üstüne oturan insanlar geldi, istedikleri motoru değil, onlara uygun motoru tavsiye ettim. Amaç arkadaşımın satışlarını yükseltmek değil, bilinçli motorcuların sayısını artırmaktı. Belki yanlış bir tutumdu benimkisi, esnaf olmadığım için, ticareti bilmediğim için müşteri olarak değil, motorcu arkadaşım olarak baktım gelenlere...

 

Sürekli araştırma halinde olduğum için kısa zamanda sanki yılların motorcusu gibi sohbetlere dalmaya başladım. Ama bunu yaparken tepeden bakan değil, karşımdakinin ne istediğini anlamaya çalışan ve onun yanında olan biri olarak yaklaştım hep… Sayıları çok olmasa da bu konuda güzel şeyler verdiğim insanlar oldu, en başta ailemdeki kişileri A2 ehliyetiyle donanmış, koruma aksesuarlarını tamamlamış ve sürüş eğitimlerini kavramış insanlar olarak yollara çıkardım…

 

Değerli motosikletçi kardeşlerim, yaşadığımız bu güzelliği, uzaktan bakıp imrenen kişilere doğru tavsiyelerle, örnek davranışlarla düzgün tablolar çizersek yaşadığımız sevinç ve gurur hepimizin olur… Her tehlike cehaletten doğar… Bilgi bir erdemdir. Motorcu erdemli insandır…

 

Yola çıktığımızda, yanımızda, önümüzde ardımızda gaz açan insanların, en az bizler kadar bu işe yoğunlaştıklarını bilirsek, daha keyifli ve güvenli yolculuklar yaparız.

 

Her zaman sağlıklı ve keyifli günler yaşamak, uzun rotalarda motor üstünde yol almak dileğiyle… Sağlıcakla kalın…

Alpaslan APAK

Bir misafirim vardı

 

Motosiklet tutkumla aynı paralelde gelişen sosyal çevremin, bana kazandırdığı en büyük değerler; her zaman bu işe gönül vermiş motosikletçi arkadaşlarım olmuştur…

 

Ne zaman bir yol hikâyem olsa, ne zaman bir kısa veya uzun gezim olsa, sayfalar dolusu yazacağım insanlar vardır içinde… Belki de tencere-kapak ilişkisi olabilir. Nereye gidersek orada bir motosiklete tutkulu birileri dikiliveriyor karşımıza…

Merakla, sevgiyle ve beğeniyle bizi; önce soran bakışlarla, sonra ardı ardına gelen sorularla kucaklıyorlar… Her zaman çok hoşuma giden bir olaydır bu ilgiye layık olmak.

 

İşte bu süregelişin içinde; her biri ayrı değer olan bu arkadaşlarımdan biri geçen hafta çıkıp geldi özlemleri hafifletmek, sevgimizi yüzleştirmek ve motosiklet ortamımızı yollarda paylaşmak için. Hem de yeni baba olmuş birinin heyecanını sırt çantasına tıkıştırıp geldi. Böyle bir sevda işte motosiklet…

 

Akşamları evdeki doyumsuz sohbetlerimizi yaparken arada cepten bebeciğinin sesini dinleyip o hasretini de kısmen gideriyordu.

Yanıma gelme hesaplamalarını yaparken, her türlü planlamayı gözden geçirip uçağa atladığında, ben de motoruma atlayıp onu karşılamaya hava limanına gittim. Motosikletçinin en hızlı karar verdiği şeydir; bir yere gidecekse, kalkar gider… Hedefin ne kadar uzakta veya nerede olduğu değil, önemli olan yolda geçireceği zamandır.

 

Kendi başıma bile yola çıktığımda her zaman bir yerlerde merakına kapılıp arkamda bir tur atmak isteyen motosiklet meraklıları için bir yedek kask taşırım. Yine aynı yedeklememle, -ki bu sefer, eldiven, yağmurluk falan da yanıma alıp gittim- arkadaşımı karşılamaya…

 

Tam konuştuğumuz zamanda buluştuk. 3.5 yıllık motosiklet geçmişimdeki en güzel manzaraydı gördüğüm. Bana doğru gelen kişi; sırtında motosiklet montu, dizlikleri, eldivenleriyle tam donanımlı bir haldeydi. Motordan değil uçaktan inmişti…

 

Sayısız kereler görüşmemize, festivallerde yan yana çadır kurmamıza, fuarlarda organizasyonlarda bir araya gelmemize rağmen, bu kadar yürekten bir motosiklet tutkunu olduğumuzu karşılıklı olarak hiç tartmamıştık. Kendisini motorla almaya geleceğimi söylediğim için tam tekmil uçağa o şekilde binmiş…

 Antalya’da nereye gideceksek motorla ulaşımı kullanacağımız için de tedarikli gelmiş… Ben de bazı yedek ekipmanlar olduğunu bilmesine rağmen, kendi özel korumalarını yanına almış, hiç üşenmeden buraya kadar taşımış… Adını ne koyarsanız koyun ama bu bir tutku, aşk, sevda ötesi motosiklet saygısıdır. Bu saygı; bir makineye değil, ona tutkulu insana da bir saygıdır.

 

Her kontak açtığımız, her gaz kolunu kıvırdığımız zaman bu saygıyla yola çıkarsak, cenneti iki tekerlerimizin üzerinde hep beraber yaşarız. Yaşamak zorundayız… Örnek olmak için, yollarda olmak için, bizi sevenlerin yüreğini ferahlatmak için… Bu maddeleri sıraladığımız zaman liste uzar gider… Hiçbir yolculuğumuzda kısa mesafe uzun mesafe gözetmeden tüm korumalarımızı takıp öyle turladık ve çok keyifli bir hafta geçirdik.

Hepimizin aynı keyif ve güven içinde dostlarımızla, ailelerimizle, sevdiklerimizle yollarda olmamız dileğiyle, sağlıcakla kalın…

Alpaslan APAK

 

Otomotivde 3 S ne demek?

Sales, Service, Spareparts

Satış, Servis ve Yedek parça (sonuncusu bana göre; Sürücü)

 

Yabancı sermaye ve yerli ortaklarla oluşan yeni bir ekonomik yapılanmada, dünya standartlarını kuyruğundan yakalamış bulunuyoruz Türkiye olarak…

 

Artık; aldığın malın, garanti, yedek parça ve yurt genelinde yaygın servis ağı bir nimet olarak değil, gereklilik olarak ortaya konmuş bulunmakta… Bu sistem; ticari erdemleri ön plana çıkaran Japon markalarıyla daha bir ciddiyet kazandı. En son Yamaha’nın; 3 S denilen satış, servis ve yedek parçayı tek bir çatı altında toplamak amacıyla, Türkiye’deki distribütörü Koç grubunu aradan çıkardığını öğrendik.

 

Benzer yapılanmaları son 2-3 yıldır, yerli markalarda da görmemiz mümkün. Kanuni, Ramzey, Mondial bu konuda iddialı yatırımlar yapmakta… Sonuçlarını da tüketiciler olarak görmekteyiz… Daha yaygın servis, daha bol yedek parça ve müşteri memnuniyeti…

 

Bu üçleme içinde kendime göre bir yaklaşımla, sizlerle paylaşmak istediğim bir nokta var… Satış yapan arkadaşlar; bu malı kullanan kimseler olmalı, servis veren ustalar ise vicdan sahibi olmalı… Üzerine binen kişilerin parasal değer taşıyan müşteri gibi değil, can taşıyan dostlar gibi görülmesi gerekiyor. Çünkü yola çıkıp güvenle giden birinin vebali, yoldaki diğer araçlardan çok, onun işlemlerini tamamlayan ve trafiğe çıkaran satıcılarla servis ustalarının üzerinde olmasıdır.

 

Buraya kadar her şey tamam, gerçekten bu mantalitede olan insanlar sektörde yer almaya başladı. Saygıyla karşılıyorum. Böyle düşünmeyenler ise zaten silinip gidiyorlar bu piyasadan…

 

Şimdi ele almak istediğim 3. S olan, yani sürücüler olan bizler… Kendi canımızı toplayıp üzerine koyduğumuz bu güzel araca ne kadar gereken ilgiyi gösteriyoruz? Bu soruya kendimce yaklaşımlarda bulunacağım…

 

Para sayıp aldığımız malın, nasılsa garantisi var, ya da kalite kontrolünden geçmiştir diye gözü kapalı üzerine binip yola çıkmak olmaz, olmamalı… Bu; buzdolabı, TV veya tost makinesi değil… Kendi başına işlem gören bir alet hiç değil… Üzerine biz bindiğimiz zaman anlam kazanan, hareket kazanan bir araç… Onun için ilk başta teknik özelliklerini iyi öğrenip, sonra rutin kontrollerini yapıp, en sonunda da yola çıkmak gerekli…

 

Ve üzerinde kaç zaman kaç km gideceksek gidelim her daim temiz ve bakımlı tutmamız gereken bir taşıt… Periyodik zamanlarda servise girip, hiç şikâyetimiz olmasa bile, yağ değişimi, buji, genel kontroller sürekli yapılmakta. Ama ustasının gözünden kaçmayan küçük detaylar, bizim tertemiz ve bakımlı bir motorla servisimize gittiğimizde ön plana çıkar. Hiç akla gelmeyen bazı şeyler, orada kendini gösterebilir. Bu da ilerde daha büyük problemlere yol açmadan hemen çözüme kavuşturulur.

 

Bu yüzden motorumuzun; günlük kılık kıyafet ve saçımız, tıraşımız kadar özenli bir halde bakımlı ve temiz olması gerekir. Katıldığım sürücü eğitim programında ilk yarım gün; motosikletin genel kontrollerinin nasıl yapılacağı, eksik veya müdahale gerektiren taraflara, kendi çapımızda nasıl işlem yapacağımız öğretildi. Yola çıkmadan, üstüne binmeden önce motorun etrafını kısaca gözden geçirmemiz gösterildi. Her zaman pırıl pırıl ve bakımlı bir motosiklete neden sahip olmamız gerektiği anlatıldı. Temiz ve bakımlı bir motosiklet zaten eksik, gevşek veya aşınmış parçalarını kendi gösterir. Çamur ve toz içinde su yüzü görmemiş bir aletin ise neresinde neyin olduğunu anlamak için o pislikle saatlerce uğraşmanız gerekir.

 

Motosiklet; seyahat zevkimizi dostlarla veya tek başına paylaştığımız bir araç!.. Bu alete canımızı emanet ediyorsak, üstüne binip gezecek kadar seviyorsak, belli zamanlarda altına da yatarak, belki yağ ve toz içinde kalmayı da göze almalıyız. Motosiklet sevgisi böyle olmalı... Bir anlık üşenme veya ihmal, bir ömürlük üzüntülere sebep olmasın, zaten bu sevdayı yüreğinde hissetmeyen, motorunu da bu ilgiden mahrum bırakıyordur.

 

Türkiye’de güzel şeyler oluyor… Motosiklet sektöründe daha güzel şeyler olması için, yine satan ve servis veren ustasının yanında biz sürücülere de görevler düşüyor. Bunun bilincinde 3. S olarak daha mantıklı ve akılcı yaklaşımlarla yollarda olalım, bize gıptayla bakan kişilere iyi birer örnek olalım. Servise gittiğimizde ustamızın yüzünde gülücükler açsın, temiz ve bakımlı bir motora hizmet vermenin sevincini yaşasın.

 

Çok zor değil arkadaşlar, sadece eğitimle hallolacak kadar da kolay… Nice güzel etkinliklere, nice güzel yolculuklarda sağlık ve güven içinde bir arada yollarda olmak dileğiyle keyifli sürüşler dilerim. Yolunuz, farınız ve şansınız açık olsun!

Alpaslan APAK

 

Modeller fuarlarda, dostluklar festivallerde…

 

Gönlünü motosiklet ateşiyle ısıtıp, yollara düşen ve neresi olursa olsun sadece gitmek için selesine kurulan her motosiklet sevdalısının; dört gözle beklediği bir güzelliktir motosiklet festivalleri… Aynı heyecanı motosiklet fuarları için de söylemek mümkün ama burada asıl olay; kamp ateşinde yollarını kesiştiren farklı iklimlerin farklı kültürlerin ortak sevdalılarının buluştuğu bir ortamı ele almak; yani motosiklet  festivallerini…

 

Her geçen sene daha geniş bir katılım ve daha fazla bölgede oluşturulan bu güzel motorcu cennetlerinde, motosikletiyle yer alabilmek her binicinin ilk hedefi haline geliyor sezon başladığında… Yılın ilk aylarında başlayan motosiklet fuarlarında açılan standlarla bu güzel kamp ortamı toplanmaların; broşürlerle, afişlerle ve tanıtım CD’leriyle meraklılara duyurusu yapılıyor…

 

Yüreğinde macera tutkusu olan her coşkulu insanın asla kayıtsız kalamayacağı kadar renkli ve içerik olarak da hareketli geçen bu festivaller, bir ömür boyu unutulmayacak dostluklara, arkadaşlıklara ve toplu sürüşlere zemin hazırlıyor.

 

Motosikleti bir ulaşım aracı olarak değil, bir yaşam biçimi halinde gören insanların bir arada kaynaştığı muhteşem bir organizasyon… Bir önceki senelere göre çok daha güzel hale gelen, Türkiye’mizin farklı yerlerindeki pek çok festivaller, 81 vilayetin binlerce motosiklet sevdalısını bir araya topluyor.

 

Fuarlar yeni modelleri, festivaller de yeni dostlukları ortaya koyan çok önemli etkinlikler… Hiç gitmediğiniz bir yerde, hiç tanımadığınız biriyle sadece ortak motosiklet tutkunuz yüzünden aynı kampta yan yana çadır kurup yemeğinizi paylaşıyorsunuz. Burada sosyal konumunuz veya yaşınız, hangi marka, hangi model motosiklet kullandığınız, nereli olduğunuz hiç önemli değil. Belli bir saygı çerçevesinde aynı ortamı ikiteker makinalarınızın arasında samimiyetle yaşıyorsunuz.

 

Bu güzel etkinliklere bir çok sektör de sponsor firma olarak katılıyor... Bu sponsor desteği; hem yapılan işin daha planlı ve kaliteli olmasına, hem de genel anlamda motosiklet camiasının sanayi ve ekonomik ortamlarda daha sağlam durmasına fırsat tanıyor.

 

Toplum olarak yanlış bilgilendirmelerden dolayı tehlikeli sayılan bir güzel hobinin, aslında ne kadar keyif verici ve kültürel bir araç olduğunu gösterme fırsatı sağlıyor düzenlenen festivaller. Her festivalin ortak paylaşımlarından biri de toplu halde bulundukları bölgede yapılan kortej sürüşleri… Yöre halkının alkışları ve meraklı bakışları arasında, sahip olduğun ayrıcalıkla, gururla gaz açıp aralarından geçmek… İşte bu farklılığın verdiği mutluluk başka hiçbir araç için söz konusu olamaz… Motosiklete binmek ayrıcalık olduğu gibi o kültürün bir parçası olmak da ayrı bir özgüven veriyor sürücüye…

 

Bir motosiklet sevdalısı olarak her fırsatta benzer etkinliklerde faal olarak yer almaya çalışıyorum. Bu güzellikle; emeklilik hayatımın ilk döneminde tanıştım ve bu kadar sıkı dostlukları başka bir ortamda aynı şekilde bulamadım. Yolun gittiği her yere aynı yürek bütünlüğüyle gidiyorsunuz… Hedef yok, sadece yolda olmak var…

 

Türkiye’mizde bu alanda güzel şeyler oluyor… Sadece üretici firmalar veya belli aksesuar markaları halinde bu sektörü ele almamak lazım. Asıl; bu sektörü iki tekerinin üzerinde taşıyan biz motor sevdalılarının da fikirlerine müracaat ederek, daha iyi yerlere doğru üretici-tüketici dostluğuyla motosiklet kültürünü taşımak lazım.

Yedi iklim yedi bölge cennet Türkiye’min her yerinde farklı coğrafyalarda benzer festivaller düzenlenmeli… Sadece Ege ve Marmara gibi yerler değil; Hasankeyf Motosiklet Festivali, Van Gölü Motor Festivali, Mezopotamya Motosiklet Şenliği gibi her yörenin kültürel ve tarihi dokusuna yakışan etkinlikler olmalı… Ve bunları gerçekleştirmek için de sektörün içinden, devlet kademesinin içinden sağlam desteklerle adımlar atılmalı… Uluslar arası bir platformda bu kültürün yaşatılması ve duyurulması gerektiğine inanıyorum.

 

Bir motorcunun rüyasını sizlere yorumladım, kısmen gerçek olan taraflarına şahit oldum… Gelişen ülkemin sadık motorcuları ve bu sektörün ileri gelen markaları sayesinde daha da güzel girişimlere şahit olacağıma inanıyorum.

 

Önümüzdeki şubat ve mart aylarında yapılacak olan motosiklet fuarlarında, yine 2010 yılında gerçekleşecek festival programları, küçük standlarda ilan ediliyor... Hayalimiz ve arzumuz hepsine katılabilmek ama organizasyonu yapanların da bu tarihleri belirlerken fetivallerin çakışmamasına dikkat göstermeleri gerekiyor...

 

Bu rüyanın daha gerçekçi olması için hayırdır inşallah deyip satırlarıma tüm motosiklet sevdalısı yol arkadaşlarımı kucaklayarak son veriyorum.

 

Hayat güzel, inanın motosiklet üzerinde çok daha güzel…

Yolunuz, farınız ve şansınız açık olsun… 

 

Alpaslan APAK



 

 

 

 

 

 

MOTO EĞİTİMİ(MOTEG)'NİN HEDEFİ
 
MOTO EĞİTİMİ ( www.moteg.tr.gg) ;
1- BİLİNÇLİ VE EĞİTİMLİ MOTOSİKLET SÜRÜCÜLÜĞÜNE
2- YOL VE TRAFİK GÜVENLİĞİNE
3- TRAFİK VE MOTOSİKLET KAZALARININ ÖNLENMESİNE
4- KAZALARDA ÖLÜM VE YARALANMALARIN ÖNLENMESİNE
5- SOSYAL ETKİNLİK VE FAALİYETLER DÜZENLENMESİNE
KATKI SAĞLAYARAK TOPLUMUN BİLİNÇLENDİRİLMESİNİ
6- KESİNLİKLE, BİZZAT EĞİTİM VERMEK AMACINDA OLMAYARAK,
VAR OLAN VE HALEN YAYINLANMAKTA OLAN YAZILI VE GÖRSEL BİLGİ
KAYNAKLARINA,
ULAŞILMASINI SAĞLAMAYI HEDEFLEMEKTEDİR.
İLK YARDIM İÇİN 112 ARAYIN
 
DOKTOR GELMEDEN KASKIMI ÇIKARTMA.!!
POLİS İÇİN 155 ARAYIN
 
KASKINIZ BAŞINIZDA, YOLUNUZ VE FARINIZ AÇIK OLSUN.
JANDARMA İÇİN 156 ARAYIN
 
BİLİNÇLİ VE EĞİTİMLİ MOTOSİKLET SÜRÜCÜLÜĞÜNE ÖRNEK OLARAK BİR HAYAT KURTARACAĞINIZI UNUTMAYINIZ..!
MOTOSİKLETLERİ FARK EDİN..!!!
 
ALTINIZDAKİ GÜCE HÜKMEDERKEN
RÜZGARI YÜZÜNÜZDE,
ÖZGÜRLÜĞÜ YÜREĞİNİZDE HİSSEDİYORSANIZ MOTOSİKLET TUTKUNUZDUR.
 
Kaynak gösterilmeksizin alıntı yapılamaz Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol